YOK ET





                                                                                                              ilk yazım tarihi: Mayıs 2013 

















            Masada kaç saat, kamburu çıkmış vaziyette oturduğunu bilmiyordu adam. İçerisi soğuktu ya da onun elleri üşüyordu, anlamadı. İki elini birbirine yapıştırdı, bir tur ovaladı Sonra kaldırdı kafasını, içerideki kimse ona bakmadı. Doğruldu sandalyede, sağ elindeki bardağın kaldırıp masaya çarptı tekrar. Dikkat çekmek değildi amacı, kimsenin ona bakmasını da istemiyordu. Kızgınlığındandı yaptığı ama önce çaprazındaki masada oturan dört ayyaş uyandı gevezeliklerinden, sonra arkasındaki,  erkekleri eğlendirmeyi meslek edinmiş iki kadının sahte gülüşmeleri kesildi, yanlarındaki elemanlardan bir tanesi esneyip bakacak gibi oldu arkasına, vazgeçti. Karşısı boştu, sol omzunu dayadığı duvardan sıyırdı kendini, ayağa kalktı. Çalan müziğe uydurdu düşüncelerini, sanki sonraki parçayı o söyleyecekmiş gibi gerildi. Yüzünde, nefretin sebebi kızarıklar öbeklendi, karşısındaki boşlukta birisi varmışçasına elleriyle boşluğu hırpalayarak bağırmaya başladı…
                 
      - Beni sıkı sıkıya saran zamanın kollarını yavaş yavaş gevşetiyorum. Kurtulacağım biliyorum zamanı kullanıp geçer denen geçmeyenlerden. Bir yumruk gibi inse de boğazıma, kesse de nefeslerimi saatler, bekleyişler son vereceğim ağrılararıma.  Zaman aşımı olmayacak, zaman olmayacağı için geçen olmayacak, anılar olmayacak, hatırlamalar da. Kimse sıkıştıramayacak beni günlere, aylara, yıllara. Yılların dönümleri olmayacak, kutlamayacağım. Kimse benden kaçırdığım zamanın hesabını sormayacak, hesap vereceğim zamanlar olmayacak. Tarih atmayacağım yazdıklarıma söylediklerime, onları ilk kez görenler yeni yazıldığını bilecekler, yeni söylendiğini. Görmeyen duymayan için hep yeni kalacaklar kelimelerim olacak artık. Artık ne sevgilerim eskiyecek ne de sevgililerim, layık olmayan her şey silinecek oracıkta. Hiçbir şey sıraya girmeyecek, etrafımı saracak yaşananlar, yani arkada bırakmayacağım hiçbir şeyi. Unutkanlık hastalığına son vereceğim. Bu boktan kurtulacağım, zaman denen şeyi yok edeceğim…
               

                Mekanın sahibi yanında garsonla tek kişilik gösteriyi izlemeye gelmemişti tabiî ki adamın yanına. Sakin olup oturmasını gevelediler, ayakta, kollarını oyana buyana savuran adama. Adam onların zoruyla değil kendi yorgunluğuyla oturdu tekrar duvar tarafındaki sandalyesine. Etraftaki masalarda oturanlar, az önce ayakta boşluğu hırpalayan adama bakmayı bırakıp önlerine döndüler ama önceden konuştukları konulardan bahsetmiyordu masa sahipleri, fısıldaşma, varla yok gibiydi. Az önce kapatılan müzik tekrar kapladı duvarları ve duvarların arasındaki insanları, eskiye göre sesi biraz da kısıktı. Adam ellerini birkaç tur ovuşturdu yine. Yüzündeki kızarıklık geçmişti. Çaprazdaki masaya bir büyük daha getirdi garson. Garsona baktı, masadakilerde ona. İçmeye devam edip etmeyeceğini sordu kendine cebindeki parayı hesapladı. Hesabı, bir küçüğe daha izin vermedi o da istemedi. Bardaktaki kalanı içti. Boş bardağı yine onun gibi boş olan şişenin yanına koydu. Onlara bakarken sağ elini kaldırdı, garsonda hesabı istedi. Garson, hızla masaya yaklaştı, hesabı siktir git dercesine koydu adamın önüne, adam bu tavrı anlamadı zaten garsona değil hesapta yazan rakamlara bakıyordu. Yanındaki boş sandalyeye asılı montun cebinden cüzdanını çıkardı. Cüzdanının içindeki fotoğraflıktaki fotoğraflara bakmadı. Hesapladığı parayı çıkartıp koydu masaya. Garson dört kağıt parçasını topladı eline. Para üstünü getirmek için yine hızlı adımlarla uzaklaştı masadan. Adam, ayağa kalktı, elindeki montu giyindi. Zamanı yok edeceği için bir önceki ayaklanış sahnesini düşünmedi, yani hatırlamadı. Zaman yok oluyordu. Boş sandalyeyi masanın altına itip yolunu açtı. Garson yetişip para üstünü uzattı, kalmasını söyledi. Kapıya giderken diğer masalara bakmadı, başını da eğmedi. Ayağının altında serili halıyı takip etti. 

















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYKUDAN UYAN

KORKU

SOĞUK