SON DEĞİL
Güz geldi mi göçüp gidiyorsun buralardan
Mahzun kalıyor kalbim ve gözlerim..
Sen sevgileri ve yolları hatırlatıyorsun bana
Turnam, bir gün bırakmayacağım peşini,
Ömrüm oldukça ardından geleceğim..
Turgut UYAR
"GİTMEK" in devamı
Otomobili tekrar susturdu adam anahtarı kontaktan çıkarıp avucuna
yerleştirdi. Patya henüz gitmemişti işte şimdi biletini katlayıp çantasına
atıyordu. Adam otomobilden indiğinde sağ
avucundaki anahtarı cebine gönderdi. Yine birkaç adımın gıcırtısıyla kadının
oturduğu bankta kendine bir yer buldu. Kadın, adamın otomobilden inip yanına
kadar gelişini durgun gözlerle izlemişti sanki bunun olacağını biliyor gibiydi.
- Ne
zaman kalkacak otobüsün, diye sordu adam
başını biraz daha Patya 'ya çevirerek.
- Bir
buçuk saat sonra, dedi kadın "gideceğim yerin süresi bekleyeceğim zamandan
daha kısa " sitemkar sözlerinin gerçekliği, kadının gözlerinde fazlasıyla
belli oluyordu.
Adam kısa süre düşündü aslında düşünür gibi yaptı çünkü
söyleyeceği sözün ne olduğunu başından beri biliyordu.
- Öyleyse
seni ben bırakabilirim tabi sende istersen
Kadın adamın düşünme süresinden daha fazla düşündü, sol
elini çantasından alarak sağ elini bacaklarının üstünde birleştirdi. Yüzünde
yine şaşkınlık ifadesi yoktu, belki yorgundu adamın sözlerine karşılık vermek
için biraz daha bekledi.
- Seni
yolundan alıkoymak istemem, diyerek suskunluğunu sonlandırdı kadın.
Patya 'nın bu son söylediği söz adamın yüzünde küçük
tebessüme neden oldu bu tebessümü Patya 'da gördü. " Yolundan alıkoymak " demişti
kadın, halbuki adam evden çıktığında sadece uzaklaşmak istemişti, bir yol
belirlememişti henüz belirleyeceğiyse muammaydı.
- Benim
vaktim var hem de çok var, hem sende söyledin fazla uzak bir yer değilmiş, ben
ve otomobilim bu yolculuğa hazır, dedi
adam eliyle 78 'lik vosvosu işaret ederek güler yüzle. Adam Patya 'yı yanında
görmek istiyordu. Kısa süre bile olsa yalnız yolculuk yapmamak güzel olacaktı
hem belki Patya 'yı bıraktıktan sonra devam etmez eve dönerdi. Adam aklından
bunları geçirirken kadın kısa süre sonra çantasını kavrayarak yavaşça ayağa
kalktı " Gidelim öyleyse "
Otomobile bindiklerinde kadın çantasını yine arka koltuğun
üzerine bıraktı. Adam otomobili çalıştırıp kendilerini önce park ettiği perondan sonra da otogardan
çıkarttı. Bozkırın ortasına uzayan yol kalabalıklaşmıştı. Patya gideceği yeri
adama söylemişti, gerçekten fazla bir yolları yoktu. İkisi de birbirine
yolculuklarının nedenlerini sormadı, sanki yola beraber çıkmışlar ve gidilen
yeri başından biliyorlar gibi ikisi de yola bakıyordu. Vosvosun sesi dışında
hiçbir ses yoktu. Adam uzandı teybi açtı, radyoda beyaz eşya markasının reklamını
dinlediler, hatta çamaşır makinesinin fiyatı adama uygun gelmişti
-
Çocukluğumda bu eşyaları alabilmek için annem babam seferber olurdu, neredeyse
bir sene arayla tek tek alınırdı bunlar, dedi adam. Kadınla arasındaki
suskunluk yarışını sonlandırmak için beyaz eşya konusunu bulması tamamen
çaresizlikti. Aslında susmak bu konudan daha saçma değildi.
-
Şimdilerde seferlik durumu olmasa da yine de kolay alınmıyor, dedi kadın
tebessüm ederek. Adam kadının söylediğine güldü
- Haklısın, evimdeki çamaşır makinesi iki
haftadır bozuk, bende tamir ettirmek ya da yenisini almak yerine kirli
çamaşırlarla evi baş başa bırakıp buralara kadar kaçtım. Patya bu sefer kısa
bir kahkaha attı. Adam, otomobil kullanmasa kadının gülüşünü uzunca
izleyebileceğini düşündü. Görebildiği kadarıyla gülmek Patya 'yı daha da
güzelleştirmişti " gülüşlerin güzelleştirdiği kadınlardan biri " dedi
içinden, kendini şanslı hissetti. Patya, kısa kahkahasından sonra adamın
söylediklerine karşılık vermedi, gözlerini yola çevirerek sustu. Adam biraz
daha konuşsa kendini geveze taksici gibi hissedecekti. Biraz da Patya 'nın bir
şeyler söylemesi gerekmiyor muydu. Radyo da reklamlar bitmiş, birazdan
dinleyecekleri şarkının bir Tanju Okan şarkısı olduğunun haberini almışlardı.
Şarkı başladığında ikisi de duydukları müziğin tanıdık olmasına sevindi. Kadın,
kısık olan sesi biraz daha arttırıp arttıramayacağını sordu adam hiç düşünmeden
"tabi" dedi. Şarkı bitene kadar ikisi de konuşmadı.
.................... Ne diyor martılar, deniz
ve mehtap. Kim kimi nerede nasıl görmüştü. İnsanlığı yıkan bu kederin sonu biz
insanları nereye kadar sürükler. Ortada bir suç varsa suçlu biziz. Mutlulukları
küçültüp içimizde kederlere yer verdik belki.
-
Anlamadım, dedi Patya. Teybin sesini azaltarak.
Dinledikleri şarkı
bitmiş yerine hareketli bir başka şarkı başlamıştı. Adam, Patya 'nın yan koltukta
oturduğunu bir anlığına unutmuş olmalı ki kadının sesinden irkildi ama
bozuntuya vermedi. Patya, son "belki" sözünü düşük tonda duymuştu. Adam "hiçbir şey" diyerek geçiştirdi
düşündüklerini ve Patya 'nın sorusunu.
- Patya, dedi adam bir şey diyecekmiş gibi
kısa bekledi sonra sordu, isminin anlamı ne?
Kadın sanki soruyu bekliyormuş gibi cevap verdi duraksamadan
"annemin en çok sevdiği çiçek papatyaymış, babam, annemi doğumum sırasında
kaybedince annemin sevgisini ve anneme olan sevgisini ismime ekledi" dedi
kadın başını sağ tarafında akan manzaraya çevirerek. Adam kendisine söylendi "yaralara
dokunmasak iyiydi"
"Her ölüm erken ölümdür" demişti bir şiirde bir
şair, dedi adam. Karşılık vermek zorunda hissetmişti kendini, ölüm önemli bir konuydu
yaşamak kadar önemli.
Cemal SÜREYA dedi Patya,
ÜSTÜ KALSIN
Neyin üstü, nasıl ? diyerek şaşkın bakışla gözlerini yoldan
kısa süreliğine alarak kadına çevirdi yüzünü. Aslında "üstü kalsın"
şiirin adı olduğunu biliyordu adam. Konuyu değiştirmek için küçük
esprilerle birkaç klasik numaraya
girişmişti. Kadın bu söz oyununu anlamıştı hızlıca, dudaklarının yanaklarını
sıkıştırmasıyla oluşan yüz hali adama şaşkınlık numarasının işe yaradığını
gösteriyordu.
- Şiir sever misin diye sordu adam. Sanki şu
yemeği sever misin sorusu gibi ya da hangi futbol takımını tutuyorsun sorusu
gibi basitçe.
- Şiir sevilmez mi, diye soru cümlesiyle
karşılık verdi Patya, devam etti.
Sevilir tabi severim. İyi yazılmış bir şiir görkemli güzellikleri, ağır
kötülükleri, büyük sevgileri ve birçok uzaklıkları birçok şeyi kısa yoldan bize
anlatır. Biz kısa yollu anladığımızdan değil, güzel yolla bize anlattığından
severiz.
- Slogan gibi oldu bu söylediklerin diyerek
güldü adam. Patya gülümseyerek karşılık verdi, "bazen şiir hakkında
konuşulduğunda cümleler sloganlaşıyor" dedi. Öyleyse sana bir şiir okuyabilirim dedi adam,
kadın onayladı. Adam bir süre bekledi;
Güzel çamaşırcı!
Lavanta çiçeği dök çamaşırlarıma,
Yolcular sıkılmasın benden,
Yarın gidiyorum zira. *
Lavanta çiçeği dök çamaşırlarıma,
Yolcular sıkılmasın benden,
Yarın gidiyorum zira. *
Karşı yönden gelen tıka basa yüklü kamyon adam şiiri
bitirdikten sonra yanlarından yeni geçmişti. Yol hala kalabalık değildi. Patya
'ya şiiri beğenip beğenmediğini sordu. Patya şiire "iyi" dedi. Şairin
ismini sordu. Adam şairin pek tanınmadığını söyledi ama şiirin adı
"Yolculuk" olduğu için okuduğu söyledi. Duruma uygundu. Sonra adam
ilerideki benzin istasyonuna uğramak için hazırlık yapmaya başladı, Patya
çantasından telefonunu alarak birkaç işlem yaptı. Benzinliğe girip otomobili
susturduktan sonra Patya 'ya marketten bir şey isteyip istemediğini sordu.
Patya, evine 10 -15 dakikalık yolu kaldığını söyleyerek bir şey istemediğini
söyledi. Patya süreyi söyleyerek adamında bundan haberdar olmasını istemişti.
Adam kafasını sallayarak cevap verdi, otomobilden çıktı. Benzinciye gerekli
benzini doldurmasını söyledi. Markete girdi. Reyondan iki çeşit bisküvi
aldıktan sonra içecek için dolaba doğru yürüdü. "Patya 'nın yolculuğu
bitecek, her yolculuğun bir sonu olacak belki benimde eve dönme zamanım
geldi" diye düşündü dolabın kapısını açıp bir kutu meyve suyu alırken.
Hesabı ödedi, hızlı birkaç adımla benzincinin yanına geldi.
Benzin parasını da ödedi. Otomobile geçeceği sıra içeride Patya 'nın
olmadığının farkına vardı. Elindeki poşeti arka koltuğa bıraktıktan sonra
dışarıya çıkıp onun gelmesini bekledi. Beklerken aklına sigara geldi, benzin
istasyonunda olduğunu düşününce aklına geleni yapmadı. Gökyüzü yağmurun
kasvetinden kurtulmuş, güneş bulut aralarından sızmaya başlamıştı. O Kadın 'ın
hiç aklına gelmediğini düşündü Patya ile karşılaştıktan sonra. Bazı şeyler sona
mı eriyordu yoksa bu yaşadığı bir ağrı kesici zaman dilimi miydi. Bunları
aklından geçirirken Patya 'nın gelişini izliyordu. Fazla beklemedin umarım dedi
Patya otomobilin sağ kapısına yanaştığında. Adam da yeni geldiğini söyledi.
Tekrar otomobile binip yola çıktılar.
Patya evin yerini tarif etmeye başlayana kadar ikisi de
konuşmadı. Kısa bir tariften sonra şehrin girişinde, blokların karşı karşıya
dizildiği bir sitenin önüne geldiler. Adam otomobili susturmadı Patya arka
koltuktan eşyalarını alma uğraşına girişmişti. İşte bir bitme sahnesi diye
düşündü adam, üzülüyordu ve bu üzüntüyü garipsemiyordu, sadece Patya 'ya belli
etmemeye çalışmak yerinde olacaktı. Sanki bu yola çıktığında amacı Patya 'yı
evine bırakmakmış gibi hissetti, halbuki gidilecek bir yer olmadan çıkılan bir
yoldu. Şimdi yalnız yolculuğa devam etmek ya da eve geri dönmek düşüncesi
canını sıkıyordu. Patya bütün eşyalarını kucağında toplamıştı, başını kaldırıp
adama baktı "teşekkürler" dedi. Sanki daha fazla şeyler söyleyecek
gibi yavaş söyledi. Adam gerekli klasik cevapla karşılık verdi. Kapı açıldığında
serin havanın içeri girdiğini hissetti adam Patya 'nın ardından bakarken,
otomobilden indiğinde sitenin güvelik görevlisi de kulübeden dışarı çıkmıştı.
Otomobil hala çalışıyordu ve gitmek için sadece kapının kapanması yeterliydi o
ise hala kapının önünde duruyordu. Adam telefonunu cebinden çıkarıp saate
bakacağı sırada Patya 'nın başını içeri doğru eğdiğini fark etti.
- Yorgunsan bana gel, biraz dinlenirsin çay
içeriz, dedi Patya. Bu sırada, gözleri sözlerinden daha sıcaktı. Adam
şaşırmıştı, ilk önce ne karşılık vereceğini bulamadı. Patya 'nın güzelliğinde
bir kadına dünyanın hiçbir toprak parçasında "hayır" denemezdi, o da
dememeyi düşünüyordu. Aslında kendini yorgun hissetmiyordu, Patya kapıyı
kapatsaydı durmadan ikiyüz kilometre daha yol giderdi ama bu davet onu mutlu
etmişti ve mutluluğu hazır bulmuşken az daha biriktirecekti.
- Çay fikri güzel dedi adam, gülümseyerek.
Patya adamın bu cevabından sonra güvenlik görevlisine kapıyı açmasını
söyleyerek otomobile tekrar bindi. "O zaman hadi" dedi Patya evinin
olduğu bloğun yerini işaret etti. Adam siteden içeri girip bloğun otoparkında
bir cip 'in yanında yaşlı dostuna yer buldu. Patya önceden hazırlıklı olduğu
için çabucak otomobilden indi, adam motoru susturduktan sonra kontaktan
anahtarı çekip dışarı çıktı. Biraz yürüyüp binaya girince sensörlü ışıklarda
onları görüp devreye girmişti. Karanlığı aydınlatan sarı ışıklar kadının kumral
saçlarında çizgiler oluşturduğunda adam biçimsiz ama güzel o çizgileri asansöre
gidene kadar izledi, asansörde izlemeye devam etti ve artık Patya 'nın
gözlerinin ne renk olduğunu da öğrenmişti. Asansörden çıkıp dairenin kapısına
doğru yürüdü Patya 'nın peşinden. Patya çantasında anahtarı ararken kapanan
sensörlü ışığın açılması için adam eliyle sensöre talimat verdi. İçeri girdikten
sonra Patya elindeki anahtarı ve çantayı portmantoya bıraktı, yanındaki
sandalyeye oturup hızlıca ayakkabılarını çıkardı. Adam, kapattığı kapıya
dayanarak bağcıkları çözdü, elindeki montunu portmantoya astı. Patya elini
ileri doğru uzatarak adama salona geçebileceğini söyledi, kendisinin birazdan
geleceğini ekleyerek. Adam antreyi geçip salonda ona en yakın olan kanepenin
bir köşesini yer etti kendine. Patya ile vedaya hazırlanırken hissetmediği
yorgunluğu şimdi belirgin hissediyordu kanepeye oturduğunda. Yorgun gözleriyle
oturduğu yerden uzunca salonu izledi. Duvarların rengini çözdü, duvardaki
resimleri inceledi, saate baktı, kitaplıktaki kitapların ortalama sayısını
çıkardı. Pencereden gelen gün ışığının dizlerinin önünde duran sehpanın
üzerindeki tozları parlatmasından bir süre gözünü almadı. İçeride muhtemelen
mutfakta Patya, teklif ettiği çayın hazırlıklarına girişmişti. Bu tıkırtılar
Patya 'nın birazdan salonda olacağının habercisiydi. Kanepeden kalkıp kitaplığa
gitmeyi düşündü, belki o sırada resimlere de yakından bakardı ama yapmadı
aksine bacaklarını uzatıp başını geriye yasladı yorgunluğunu parmak uçlarına
kadar hissediyordu. Gözlerini kapasa çok geçmeden uyuması için hiçbir engel
yoktu. Belki Patya elinde tepsi ile çay kaşıklarının sesi eşliğinde salona
girmeseydi bu uyku durumu gerçekleşecekti. Adam toparlandı oturduğu kanepede,
çay tepsisi önündeki sehpaya kurulmuştu.
- Çok yorgun görünüyorsun, dinlenmek istersen
sana bir şeyler getirebilirim, dedi Patya. Üzerindeki tişörtü değiştirmiş, saçını basit bir tokayla
toplamıştı. Tokanın toplamasına karşı çıkan saçlarınıysa adamla konuşurken
kulağının ardına itti. Beyaz tişört ve saçlarını toplaması yüzünü daha çok
belirginleştirmişti. Bu iki basit değişiklik bile adamın şaşırmasına yetti.
Zaten O 'nun da dediği gibi artık çok yorgundu ama uyursa ne zaman uyanacağını
bilmiyordu daha doğrusu uyuduğunda bir şeyler kaybedeceğini düşündü. Patya
adama sorduğu sorunun cevabını alana kadar ayakta bekledi. Gerek olmadığının
cevabını duyunca da adamın solundaki koltuğa oturdu, adam onu izledi. Uzun bir
süre sessizlik oldu bu sessizlikte bardaklarındaki çaylarını yarıya
indirmişlerdi, adam önündeki tabağın içinden birkaç tane krakerde eksiltmişti.
- Şimdi nereye gideceksin ?
Patya, adamın elindeki bardağı sehpaya koymasının peşinden
sormuştu sorusunu, adam içtiği yudumu yutkunduktan sonra bekledi, bardağı
bırakan elini çenesinde gezdirdi sonra cevapladı,
- Geriye döneceğim.
Adam verdiği cevabı kararsızlıkla vermiş gibi göründü.
Kararsız değildi aslında yorgundu. Eğer yola çıkacaksa artık geriye dönmek için
çıkmalıydı.
- Peki geriye dönülecekse bu yolculuklara
neden çıkar insan. Sen neden çıktın. Patya birden sıraladı soruları.
- Sen hangi yolculuğun sürekli devam ettiğini
gördün. Bir yerde bitiyor yolculuklar ve çoğu zamanda geri dönülüyor gidilen
yerden. Adı üstünde yolculuk bu, geri dönüşü olmasa buna sadece gitmek denirdi
ve gitmek kolay değil.
Patya duraksadı belki adamın söylediklerini düşündü, belki
soracağı birkaç soru daha vardı aklında erteledi. Bunun yerine adama, biten
çayının yerine yenisini isteyip istemediğini sordu. Adam bir bardak daha çay istemedi,
gitsem iyi olur, dedi Patya 'ya bakarak.
Ayağa kalkacak sırada Patya ondan daha erken davranarak ayağa kalktı,
dudaklarından birkaç cümle çıkıverdi "Biraz daha kal"
Adam şaşırmıştı bu hızlı tepkiye, yerinden kalkmadı, Patya
pencereye doğru yürüdü perdeyi aralayıp dışarı baktı "Yine yağmur
başladı" dedi. Adam bu kez yerinden kalkarak Patya 'nın yanına gitti
perdeyi aralamadan ince perdenin ardından dışarıya göz attı. "Ben yola
çıktığımda da yağmur yağıyordu, bu yolculuğa engel değil, belki silecekler
biraz fazla mesai yapar" dedi Patya 'ya yüzünü çevirerek. Artık ikisi de daha önce baktıkları gibi
bakmıyorlardı birbirlerine, gitmenin hüznü bitmenin kederi etraflarına
dağılmıştı. Patya başını öne eğdi. Adam kadının omuzlarından ellerini yürüterek
Patya 'nın yüzünün iki tarafına dokundu ve başını yukarı kaldırdı oldukları yer
artık susmanın ötesinde bir yerdi. Birbirlerinin denizine karıştılar,
dışarıdaki yağmuru durdurmak istercesine yarıştı her ikisinin elleri....
...
Adam gözünü açtığında gün geceye geçmemişti. Salonun
duvarındaki saatin durduğunu fark etti ilk baktığı yerde duruyordu akrep ile yelkovan.
Patya bu sırada gözlerini açmadan adama doğru döndü yüzünü, saçları adamın
kolunda belli belirsiz izler bırakmıştı. "Artık gitmeliyim" diye
fısıldadı kadının kulağına, sanki gizli bir şey söylüyormuş gibi. Patya daha
sıkı sarıldı adama "gideceksin ve nereye gideceksen artık ben orada
olacağım" dedi. Adam kadının söylediğine anlam veremedi, avuç içini
kadının yanağından saçlarına doğru gezdirdi. Kadının saçları son dokunuşu
anlamlandırmıştı. İkisi yolculuğa hazırlanıyordu şimdi. Patya 'nın kokusunu
olabildiğince içine çekti. Kapıdan çıkarken son konuşmalarını yapmadılar. Adam
asansöre binmedi merdivenleri inerken Patya 'yı düşünmemeye çalıştı. Binanın
kapısından çıktığında cebinde otomobilin anahtarını aradı. Otomobilin kapısına
anahtarı yerleştirdiğinde bekledi, sonra başını kaldırıp dışarıya baktıkları
pencereyi buldu son kez Patya 'yı
görebilmek için, yoktu biraz daha bekledi. Hava bir anda kararmaya başladı, o
karartıda sadece Patya 'nın dairesinin ışığı yanıyordu. Pencereye yaklaşan
gölgeyi fark ettiğinde anahtarı tutan sağ eli uyuşmaya başlamıştı yine.
Pencereden ona el sallayan Patya değil O Kadın 'dı.
........
Gözlerini bir anda açtığında gördüğü beyaz tavana yansıyan
griliklerdi. Ne olduğunu, nerede olduğunu
hatırlamaya çalıştı. Kolunun neden uyuştuğunu bu sefer bulmuştu. Siyah
kıvırcık saçlarını yastığına dağıtan O Kadın 'ın boynunun altındaydı kolu. O
'nu uyandırmadan kolunu boynunun altından çekti. Yavaşça üzerindeki yorgandan
sıyrılıp yatağın karşısındaki koltuklardan birine oturdu. Koltuğun yanındaki
sehpanın üzerinde duran kol saati 9 'u yeni geçmişti ama kolundaki uyuşma henüz
geçmemişti, yeterince ovuşturduğunu düşündü bıraktı. Gördüğü rüyanın nerede başladığını ciddi
şekilde düşündü. Rüyasının içinde bir rüya daha görmüştü çünkü bir kere daha
aynı şekilde uyanmıştı. Bunun ne anlama geldiğini düşünmedi önce ama gördüğü
rüyalarda neden şu anda yanında uyandığı kadının onu bıraktığını çözemedi.
Değişik modellerde değişik otomobiller kullanmıştı ama rüyada kullandığı
otomobili hiçbir zaman kullanmamıştı ve yanında uyuyan kadın kadar güzel olan
diğer kadın, Patya. Ayrılığı görmüştü rüyasında, O Kadın 'ın olduğu şehirden
bile ayrılmıştı ama sonunda pencerede Patya yerine O Kadın ona el sallamıştı.
Başını iki yana salladı, sehpanın üzerindeki sürahiden yarım bardak su doldurdu
kendine. Her şeyin anlardan ibaret olduğu fikrini hatırladı. Arkasına yaslandı,
gün ışığının kadının yüzüne ve üzerindeki yorgandan sıyrılmış vücuduna yansımasını izlemeye koyuldu. Derin kıvrımlı
siyah saçları, göz kapaklarının ardında uykuda olan kömür karası gözleri, beyaz
teni. Tanışmalarından o ana kadar neler
yaşadıklarını düşündü, hiç ayrılık konuşması yapmadıklarını hatırladı, hiçbir
kavgaları o tarafa gitmemişti. Neden bu şekilde bir rüya öyleyse? Mantıklı bir
açıklamayı, karşısında uyuyan kadının uyanmasına kadar aradı, bulamadı sonra
boş verdi. Kadın kolunu adamın boş bıraktığı yatağın diğer tarafına savurdu,
boşluğu hissedince konunu kendine çekip yatakta doğruldu. Karşısındaki koltukta
oturan adamı görünce şaşırmadı kadın, çok kez adamın kendisinden daha önce
uyanıp o koltukların birisinde kendisinin uyanmasını beklediğine alışmıştı.
- Çok oldu mu uyanalı? Kadın bu soruyu
sorarken elleriyle yüzünü saran saçlarını geri itmekle uğraşıyordu. Adam sanki
kadının sesini özlemişti ya da daha çok kadını özlemiş gibiydi. Neredeyse
uyanmasına sevinmişti.
- Sana da günaydın, dedi adam neşeli şekilde,
hayır yeni uyandım.
Kadın sol elini adama
uzatarak onu yanına çağırdı. Adam elindeki bardağı sehpaya bırakarak ayağa
kalktı, kadının uzattığı elini tutarak yatağın kadına yakın olan köşesine
oturdu. Kadın, uyuşukluğu daha yeni geçmiş koluna sarıldı adamın. Başını omzuna
koymadan kulağına yanaşarak "günaydın" dedi. Adam, kadının varlığını
tüm hücreleriyle hissetmek için gözlerini kapatıp sessizliği dinledi bir süre.
Geçen zamanı düşündü ne kadar daha geçecekti ?
- Gidelim, dedi adam gözlerini açıp başını
kadına çevirmişti. Şimdi en kısa zamanda gidelim bu evden bu şehirden belki
birkaç gün ve ya ay.
Adam bir anda söylemişti düşündüğünü. Beklemeden, daha fazla
düşünmeden. Şu anda, şaşkınlık yüklü siyah gözleriyle kendisine bakan kadını
kaybetmekten korkuyordu. Biraz önce gördüğü rüya bir fırtına koparmıştı
beyninde, yüreğinde. Çocukça bir düşünceydi belki bir rüyayı bu kadar ciddiye
alarak hareket etmek ya da rüya da bahaneydi. Seyri değişmeliydi bazı şeylerin.
Kadın başını adamın omzundan kaldırıp şaşkın gözlerini
gözlerine dikmişti. "Neden" diye soracağını biliyordu ama adamın
söylediğinde ciddi olup olmadığını bekledi. Ciddiydi.
- Neden?
Çoğu kadın ilk "neden" sorusu yerine
"nereye" diye sorar o ise neredeyse tedirgin olmuştu.
- Hatırlıyor musun tanışmamızın üzerinden kısa bir süre geçmişti.
Seni eve bırakmak için yürürken kitapçıya uğramıştık oradan bir kitap almıştın
adı Tutunamayanlar 'dı. Sonra bende almıştım beraber okumuştuk. Romanda neye
karşı tutunmaları gerekiyordu? Tutunmalarını gerektirecek şey neydi?
- Soruma soruyla cevap veriyorsun, bilmiyorum
hatırlamıyorum, neydi sen söyle.
- Zaman. Zaman öyle hızlı ki her
şeyi değiştiriyor her şeyi. Çoğu kez savuruyor insanları tutunamayan biriysen
savruluyorsun. Bu nedenle eğer mutluysak, yaşıyorsak tutunmamız gereken şeyler
var, en önce birbirimize tutunmalıyız, beklenilen ama zamanı belli olmayan bir fırtına
varsa gelecekte, bundan yan yana olmadan kurtulamayız.
- Zaten
yan yanayız uzun zamandır ve bunda geçen sürede hiçbir değişiklik olmadı.
Neden gidiyoruz. Seni, beni bu yolculuğa
çıkaran neden ne? Kadın, gözlerini adamın gözlerine dikmiş duyacağı cevabı iple
çekiyordu. Adam cevap vermeden önce düşündü. Ortada duran en büyük neden
kaybetmek korkusuydu ama bunu kadına söyleyemezdi, sözlerin istenmeyen yere
gitmesi tüm korkuları gerçekleştirirdi.
- Sevmek, muhtaçlıktan ileri gelir. Seni
seviyorum demenin karşılığı, dediğin kişinin varlığına muhtaç olmandır. Sana
karşı ağır bir muhtaçlığın ortasındayım bunu görüyorsun. Buradan gitmeliyiz. Uzak
ve ya yakın yolculuklara çıkmalıyız beraber çünkü bu büyük şehirde yaşanacak
güzellikleri tükettik. Eğer yaşantımızın seyrini biraz olsun değiştirmezsek bir
süre sonra ikimiz de bu şehrin tozuna dumanına karışacağız.
Adam, sözlerini bitirdikten sonra ayağa kalktı. Giysilerinin
olduğu tarafa yürüdü. Kadın, duyduğu şeylerden mutlu olmuştu. Bazı şeyler
karşındakini mutlu etmek için söylenir ama adam bu amaçla söylememişti ne
hissettiyse onu söylemişti mutlu olup olmamak kadının elindeydi. Adam
gömleğinin kol düğmelerini iliklediği sırada kadın adamın yanına yürüdü,
ellerini adamın boynunda birleştirerek ona sarıldı.
- Peki nereye gidiceğiz? Kadın, ellerini açıp
geri çekilmiş, sevinçli bir şekilde sormuştu sorusunu. Duyduklarının etkisi
hala yüzündeki yerlerini koruyordu.
- En yakın tarihli biletlere bakacağım, neresi
olduğunun artık bir önemi yok biz nerede beraber olursak orası en güzel yer
artık.
- Bugüne kadar hep öyleydi, dedi kadın.
Saçları, pencereden vuran güneş ışığıyla yüzünde gölgeler bırakıyordu. Adam,
kadının yüzündeki gölgelerde gezdirdi elini, onunla ilk karşılaştığı günü
hatırladı. Hala ellerinde aynı heyecan vardı.
BİTTİ.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
* Rüştü ONUR 'a ait bir şiir.
Yorumlar
Yorum Gönder