SOĞUK




















                      Asfalt, yağan beyaz tanecikleri bütün ıslaklığıyla kabul ediyordu ve kar, örtmeye başlamıştı otomobillerin üstünü, çatıları, caddede yürüyen insanların omuzlarını. Dışarı çıkmak bu soğuğa rağmen güzel olacaktı ama ne kadar korumak için uğraşsam da kendimi soğuktan, yine de üşüyecektim, biliyorum. Elimde tuttuğum çay bardağının sıcaklığıyla vedalaşarak, onu masanın üstüne bıraktım. Kışın gereği olan giysileri giyip, dışarı attım kendimi. Ellerimin sıcaklığını yitirmesi uzun sürmedi ve yüzümün. Asfaltın ıslaklığı artık kar tanelerini eritemez hale gelmiş, kar taneleri yolda tutunmaya başlamıştı. Bir an için geriye dönüp nedensiz, ayak izlerime baktım, bir süreliğine beni bir kedinin takip ettiğini gördüm sonra yakındaki çöp kutusunun önünde takibini bitirmişti, şimdi çöpleri karıştırıyordu.

                        Bu soğuk günde, üşürken, baharı özlediğim kadar özlüyordum onu. Sıcak elleri ellerimi tutsa, yanımda olsa, atar mıydım kendimi soğuğa diye düşündüm, yerimden kıpırdamazdım ama o, o çok seviyordu kışları bense o olduğu için severdim, hem kışı hem de onu. Keşke sevmeseydim diye çok söylendim o gittiğinde ama hiç nefret etmedim ondan, nasıl nefret ederim, öyleyse silmem lazım onun zamanlarını – zamanlarımı, bu haksızlık olur. Onun beni bırakıp gitmesinden daha büyük bir haksızlık...

                        Ayağım kayıp son anda düşmekten kurtulduğumda, havanın iyice grileşmiş olduğunu fark ettim, işte şimdi de sokak lambası parlamıştı tepemde. Kar yolu iyice örttüğü için otomobiller artık geçmiyordu etrafımdan. Ayak izleri, lastik izlerinin yerini çoktan almıştı. Burnum ve ayak parmaklarım daha ne kadar katlanırdı bana bilmiyorum. Soğuk hep böyle can yakar, dedim üşüyen bedenimi avutmak istercesine ama boş bir avuntu olduğunun farkındaydım. Azda olsa ısınan ellerimi cebimden çıkartıp paltomu biriken karlardan kurtardım. Yanımda olsa omzumdaki karları o temizlerdi, sonrada elleri ben ısıtırdım. Düşünmenin ve hatırlamanın, soğuktan daha acı verici olduğunu bir daha hissettim. Terk edilmenin gururundan değil, yalnız kalmanın yoksulluğundan acıyordu kalbim. Üç kuruşluk mutluluklarımı aldı benden, avucuna bıraktığım gülümsemeleri de yanında götürdü ve bana, sadece yalnızlığı bıraktı. Şimdi, kapılarımı açmayacak olsa da yalnızlık, beni bekler, ben o boş eve gitmeliyim….
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYKUDAN UYAN

KORKU

DÜŞ'ÜNCE