Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SONBAHAR

          “ Sonu olmayan aydınlık zamanlarda, işportada satılan mum kadar değerliydi sevgi                                                                                                                                                                       değer miydi?"                      Beklediği trafik ışıklarının kırmızıdan yeşile döndüğünü, yaşlı otomobilinin torpidosundan yansıdığında fark etti adam. Işığı bekliyordu ama ona bakmamıştı. Arkasındaki hıyarın korna sesinden kurtulamadan hareketlendirdi otomobilini. Direksiyonu tutan sol kolunun bileğini döndürüp saatine baktı kavşaktan geçtikten sonra. Bir saat önce üzerinde battaniyeyle uyuduğu yatağını,odasını aklına getirdi. Belki ilk defa bu kadar dinlenerek uyumuştu, nedenini şimdilik boşverdi. Serin akşamların birinde, o battaniyeye sarılı uyuduğu sıcaklığı veremeyecek olsa da yaşlı otomobilinin kaloriferleri umursamadı, uykular

SOĞUK

                      Asfalt, yağan beyaz tanecikleri bütün ıslaklığıyla kabul ediyordu ve kar, örtmeye başlamıştı otomobillerin üstünü, çatıları, caddede yürüyen insanların omuzlarını. Dışarı çıkmak bu soğuğa rağmen güzel olacaktı ama ne kadar korumak için uğraşsam da kendimi soğuktan, yine de üşüyecektim, biliyorum. Elimde tuttuğum çay bardağının sıcaklığıyla vedalaşarak, onu masanın üstüne bıraktım. Kışın gereği olan giysileri giyip, dışarı attım kendimi. Ellerimin sıcaklığını yitirmesi uzun sürmedi ve yüzümün. Asfaltın ıslaklığı artık kar tanelerini eritemez hale gelmiş, kar taneleri yolda tutunmaya başlamıştı. Bir an için geriye dönüp nedensiz, ayak izlerime baktım, bir süreliğine beni bir kedinin takip ettiğini gördüm sonra yakındaki çöp kutusunun önünde takibini bitirmişti, şimdi çöpleri karıştırıyordu.                         Bu soğuk günde, üşürken, baharı özlediğim kadar özlüyordum onu. Sıcak elleri ellerimi tutsa, yanımda olsa, atar mıydım kendi

YOK ET

                                                                                                              ilk yazım tarihi: Mayıs 2013               Masada kaç saat, kamburu çıkmış vaziyette oturduğunu bilmiyordu adam. İçerisi soğuktu ya da onun elleri üşüyordu, anlamadı. İki elini birbirine yapıştırdı, bir tur ovaladı Sonra kaldırdı kafasını, içerideki kimse ona bakmadı. Doğruldu sandalyede, sağ elindeki bardağın kaldırıp masaya çarptı tekrar. Dikkat çekmek değildi amacı, kimsenin ona bakmasını da istemiyordu. Kızgınlığındandı yaptığı ama önce çaprazındaki masada oturan dört ayyaş uyandı gevezeliklerinden, sonra arkasındaki,  erkekleri eğlendirmeyi meslek edinmiş iki kadının sahte gülüşmeleri kesildi, yanlarındaki elemanlardan bir tanesi esneyip bakacak gibi oldu arkasına, vazgeçti. Karşısı boştu, sol omzunu dayadığı duvardan sıyırdı kendini, ayağa kalktı. Çalan müziğe uydurdu düşüncelerini, sanki sonraki parçayı o söyleyecekmiş gibi gerildi. Yüzünde, nefr