KORKU
O kesik kesik çizilen beyaz yol çizgilerini birleştiriyordu otobüsün hızı. Başımı biraz kaldırınca denizin maviliğini gördüm tanıdık bir dosttu o, yıllar önce ayrıldığım bir şehirde bıraktığım koskocaman bir dost. Şehir asfalttan taşan yeşiliyle karşılamıştı beni, ‘ben hiç değişmedim’ der gibiydi, tepelerine baktığımda. Bu sırada, birazdan karşısına otogarın çıkacağını bilen şoför, otobüsü sağ şeride geçirmiş ve yavaşlamıştı, artık kesik çizilen yol çizgileri daha belirgindi. Otobüs, otogara girip perona yanaşmak için manevralar yaparken bende yolculuğumu bitirmek için hazırlanıyordum. Şehir nasıl küçükse otogarı da öyleydi ve hiç değişmemiş, daha da eskimişti. Sonunda adımımı atmıştım dışarı. Şehrin, sonbaharın son günlerini de bitirdiğini, zamanı bilmesem de anlardım ciğerlerime çektiğim nefesten. Evlerin bacalarından çıkan kömür dumanı hemen sarmıştı nefeslerimi, kış buraya tam vaktinde gelmişti… Sahille aramda sadece asfalt kalmıştı, eski dostla kucaklaşmak i